Öğrencilere siber suçlar anlatıldı Öğrencilere siber suçlar anlatıldı

Tekirdağ Eğitim Sen Şube Başkanı Oktay Özçelik ve Tekirdağ Eğitim Sen Sendika Örgütlenme Sekreteri Özgün Lebe, eğitim alanındaki birçok konuda gazetemize açıklamalarda bulundu. 

29 yıllık bir eğitim-öğretim hayatı olan,2013 yılından beri Namık Kemal Lisesi’nde İngilizce öğretmeni ve müdür yardımcısı olarak görev yapan Tekirdağ Eğitim Sen Şube Başkanı Oktay Özçelik, öncelikle Türkiye’deki eğitim sistemini eleştirdi. Türkiye’deki eğitim sisteminin her milli eğitim bakanı değişiminde bir yapboza döndüğünü belirterek, bunun da bir sistemsizliğe yol açtığını dile getiren Özçelik, eğitim politikasındaki değişimin ve farklı uygulamaların hem öğrencileri hem de öğretmenleri olumsuz etkilediğini ve kalıcı bir sistemin oturtulamadığını vurguladı. Bu konudaki konuşmasında Cumhuriyet döneminin başında açılan köy enstütüleri uygulamasının değerinden bahseden Özçelik, şöyle konuştu: 
“TUTARLI BİR EĞİTİM POLİTİKAMIZ YOK”
“Köy enstütülerinin kapanışından sonra maalesefki bir milli eğitim politikamız oluşmadı. Cumhuriyetin ilk döneminde açılan Köy Enstütüleri’nde son derece tutarlı, gelecek kuşakları ideailst bir şekilde yetiştirecek cumhuriyet öğretmenleri vardı. O dönemdeki uygulamalar Türkiye’ye özel, orijinal nitelikte ve son derece harika uygulamalardı. Ama tabi ülkemize hakim ekonomik sınıf tarafından maalesef, adım adım, her olumlu ve güzel uygulamaya yapıldığı gibi bu da değersizleştirildi ve en sonunda da kapatıldı zaten. Ondan sonra da tutarlı bir eğitim politikamız hiç olmadı ve özellikle bu son 20 yılda laiklik dışı uygulamalar son derece arttı ve laik olmayan bir uygulamaya hakim hale getirilmeye çalışıldı. Farkında olmamız gereken en önemli nokta şu ki; Atatürk’ün adı her yerden silinmeye çalışılıyor. Böylelikle Türkiye’de Atatürk’e, laik Cumhuriyet’e alerjisi olan bir gençlik yetiştirilmeye çalışılıyor. 
“GENÇ BEYİNLER YIKANIYOR”
Örneğin son Milli Eğitim Bakanımız göreve geldikten sonra dini vakıflar ve cemaatlerle imzalanan protokoller sayesinde “Genç gönüller, minik gönüllerle buluşuyor” adı altındaki projeler aracılığı ile hiç de laik olmayan bir davranış biçimiyle çocuklarımıza ince ince cemaat mesajları veriliyor. Uygulama ile din görevlileri, vaizler çocuklara bir araya gelecek, ağabeyler ablalar onlar ödevleri ve dersleri konusunda yardımcı olacak, ondan sonra da öğle namazı kılınıp vedalaşılacak. Daha  önce bu yapı Fetö zamanında vardı. Biliyorsunuz Sed Dershaneleri vs.  Yani çocuklarımız bu uygulamalarla cemaatlere özendirilecek, beyinleri yavaş yavaş yıkanacak.”
“PİSA’DA SONLARDAYIZ”
Özçelik konuşmasında Uluslar arası 2023 Pisa testinin Türkiye sonuçlarından da bahsetti. “Bakanlık bu Pisa testi sonuçlarından bir başarı hikayesi çıkarmaya çalışıyor. Fakat tam aksine…” diye sözlerine başlayan Özçelik, her alanda gerilediğimizi belirtti. Pandeminin tüm dünyayı derinden etkilediğini ve bunun Pisa sonuçlarına da yansıdığını kaydeden Özçelik, “Biz, Pisa sonuçlarına göre yerimizde saymışız, diğer ülkeler ise gerilemiş fakat gerileseler de, hiç biri bizim sıralamamıza kadar inmemiş.” Dedi. Eğitim-öğretimdeki başarısızlığın aile sosyo-ekonomik yapısına bağlı olduğunu dile getiren Özçelik, “Okula giden çocuklar arasında yapılan bir ankete göre, Türkiye’deki öğrencilerin %19.3’ü yani 100 çocuktan 20’sinin haftada bir gün parasının yeterli olmadığı için yemek yiyemediğini söylemiş.” açıklamasıyla  yoksulluk ve açlığın eğitim öğretimdeki başarıyı düşürdüğünü belirtti. Eğitim-Sen olarak, her öğrencinin her gün 1 öğün ücretsiz yemek hakkı olduğunu savunduklarını belirten  Özçelik, bunun karşılanmasının şart olduğunu kaydetti.

“İKİLİ ÖĞRETİM KALİTESİZ ÖĞRENİM”
 Tekirdağ’daki okul sayısının yetersiz olduğu konusuna da değinen Özçelik, depreme dayanıksız olması sebebiyle yıkılan okulların hala yenilenmediğini, bazı okulların bu sebeple ikili öğretime geçtiğini, ikili öğretime geçmenin okula başlama saatini geri çektiğini, bu sebeple de öğrencilerin sabah karanlığında yollara düştüğünü dile getirdi. Okula gitmek için çok çok erken saatlerde yollara düşen öğrencilerin kahvaltı bile yapmaya vakitlerinin olmadığını, karanlık ve güvensiz sokaklarda okula gitmek için çabaladığını, okulda da yeterli beslenemediğini, okulların temizliğinin gerektiği şekilde yapılması için yeterli zaman yaratılamadığını, bunun da bir çok salgına yol açtığını belirten Özçelik, “Bazı okullarda ise ortaokul öğrencileri ile ilkokul öğrencileri aynı binada okuyor. Bu da tabii ki karşımıza akran zorbalığı konusunu çıkartıyor. Aralarında yaş farkı olan çocukların bir arada öğrenim görmesi, aynı bahçede oynaması çok zor. Ayrıca ikili eğitim olan okullarımız fırsat eşitsizliğine de yol açıyor. Bu tür okullarda sanat ve spora da yeterli zaman ayrılamıyor. Çünkü geç saatlere kadar ders yapılıyor. Çocuklara da, öğretmenlere de sanat ve spor için zaman kalmıyor.” Sözleriyle kaliteli bir eğitim için bir an önce daha fazla okulun tamamlanması gerektiğini dile getirdi.

“EĞİTİM-SEN OLARAK KÖPRÜ OLMAYA HAZIRIZ”
 Tekirdağ’daki il ve ilçe milli eğitim müdürlerinin, valiliğin merkezi bütçeden daha fazla pay alma yönünde talepkar olması gerektiğini belirterek Tekirdağ’da yaşayan çocukların daha iyi bir eğitim alabilmesi ve başarılı olabilmesi için eksik okul sayısının tamamlanması gerektiğini söyleyen Özçelik, “Tekirdağ’daki eğitim öğretimin gelişmesi ve eksik okulların tamamlanabilmesi için biz Eğitim Sen olarak elimizden geleni yapmaya hazırız. Bu konuda hayırseverler, siyasi kişilikler ve müdürlükler arasında köprü görevi görebiliriz.” İfadelerini kullandı. Daha önce yerel yönetimler sayesinde şehrimize bir çok okul kazandırıldığını hatırlatan Özçelik, aslında bunun belediyenin işi olmadığını fakat belediyelerin hayırseverlerle işbirliği yaparak eğitim konusunda kentimizi kalkındırabileceğini dile getirdi. Veliler,sendikalar aracılığı ile belediyeler ve siyasi partilerle bir araya gelinip bu konudaki ihtiyaçlar belirlenip konu hakkında projeler üretilebilir.” Dedi.
“BEYAZ ÖNLÜK, KARANLIK BİR NİYETİ SAKLIYOR”
Tekirdağ Eğitim Sen Sendika Örgütlenme Sekreteri Özgün Lebe ise Milli Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmenlere dağıtılacak olan beyaz önlükle ilgili düşüncelerini belirtti. Öncelikle öğretmenlerden beyaz önlükle ilgili bir talebin olmadığını dile getiren Lebe, “Eğitim konusunda bekleyen bunca sorun varken, bakanlık; hem enerjisini hem de parasını  974 bin öğretmene beyaz önlük dağıtılması konusunda harcıyor. Önlük aslında basit bir hediye değil. Önlük aslında eğitimin öğretmenler üzerinde tek tipleştirilmesi. Çok iyi biliyoruz ki, bu önlük projesi kadın öğretmenlerin giyim kuşamını kontrol altına alma arzusu. Bakanlık bunu net olarak söylemese de bakarak ve okul müdürlerinin  öğretmenlerden savunma istemesine ve son zamanlarda sosyal medyadan da gördüğümüz paylaşımlara bakarak kolayca anlayabiliriz. Bakanlık, önlüğe ayırdığı maddi bütçe ile 10 tam teşekküllü okul, 3000 okulun deprem testi, 300 adet sosyal konut yapabilirdi. Fakat bakanlık beyaz önlük olarak, aslında altında çok karanlık bir niyetin olduğu uygulamayı seçti.” Dedi.
“BAŞARILI ÖĞRENCİLER DESTEKLENMELİ”
Türkiye’deki zeki ve başarılı öğrencilerin her yönde desteklenmesi gerektiğini belirten Tekirdağ Eğitim Sen Şube Başkanı Oktay Özçelik, “Türkiye'deki özel yetenekli öğrencilerin yetenekli oldukları alanları fark etmeleri ve yetenekleri doğrultusunda gelişebilmeleri amacıyla, okullarına ek olarak eğitim alabilecekleri kurumlar olarak tanımlanan Bilsem okullarına her yıl onlarca çocuk sınavla seçiliyor. Bu sınavlar her çocuğun yapabileceği kolaylık düzeyinde değil. Sınav yöntemi farklı. Kazanmak zor. Kazanan çocukları teşvik eden, destekleyen bir uygulama yok. Bu çocuklara sahip çıkılması gerekir. Bilsem okullarına ulaşım zorluğu çeken öğrencilere belki bir servis, yeteneklerine göre belirlenen bu öğrencilere belki gireceği sınavlarda bir ek puan, bir burs, bir kolaylık sağlanabilir. Yetenekli öğrencilere gerekli önemi gösterdiğinizde bu öğrenciler başarılarıyla toplumu bir üst seviyeye taşıyabilir, başarılarını uluslararası anlamda taçlandırabilir. Ülkemizi uluslar arası anlamda duyuracak genç beyinler bu anlamda göz ardı ediliyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın kaynakları önlük, makam aracı,  gibi gereksiz detaylara harcanıyor” dedi.
MEB’in yeni yönetmeliğine göre ilkokullarda yani 1, 2, 3 ve 4’üncü sınıflarda yazılı sınavlar kaldırıldı, notlar öğrenci gelişim dosyasına göre verilmeye başlandı. Konuyla ilgili görüşlerini dile getiren Özçelik, bu uygulamanın olumlu olduğunu söyledi. Çocukların bu dönemde psikolojik ve ahlaki olarak gelişmesinin akademik derslerden ve yarışmaktan daha önemli olduğunu dile getiren Özçelik, öğretmenlerin öğrencilere kişisel olarak verdiği sorumluluklarla, yapılan çeşitli etkinliklerle çocukların temel eğitiminin geliştirilmesinin gerektiğini kaydetti.

 Eski not sisteminin kaldırılmasının öğrencilere olduğu kadar öğretmenlere de olumlu etkisinin olduğunu belirten Tekirdağ Eğitim Sen Sendika Örgütlenme Sekreteri Özgün Lebe ise, yeni not sistemiyle birlikte velilerin öğretmen üstündeki baskısının da azaldığını dile getirdi. Daha önceden olan “Sınavda zor sordu, az puan verdi, kötü not verdi” gibi düşüncelerin bu sayede ortadan kalktığını söyleyen Lebe, bol takdirli, teşekkürlü bir eğitim öğretim hayatının çocukların özgüvenini yükselttiğini dile getirdi.

Ücretli öğretmenlerin sorunlarına da değinen Tekirdağ Eğitim Sen Şube Başkanı Oktay Özçelik, yaklaşık 90 bin ücretli öğretmenin olduğunu belirtti. Bakanlığın öğretmen ataması gerçekleştirmediğini çünkü bunun daha maliyetli olacağını dile getiren Özçelik, ücretli öğretmenlerin ders başına para aldığını, bunun da asgari ücrete bile ulaşamadığını söyledi. Eğitim fakiltesi mezunu öğrencilerin umutsuzlukla boğuştuğunu belirten Özçelik, kaliteli ve nitelikli öğretim için onların da sorunlarına çözüm bulunması gerektiğini kaydetti. Aynı okulda aynı işi yapan, farklı statüde öğretmenler bulunduğunu söyleyen Özçelik; ücretli öğretmen, sözleşmeli öğretmen, asgari öğretmen, uzman öğretmen ve baş öğretmen olarak öğretmenlerin kategorize edilmemesi gerektiğini dile getirdi. Eğitimcinin kategorilere ayrılmasının onur kırıcı olduğunu belirten Özçelik, “Bunların olduğu bir yerde iş barışından da söz etmek mümkün değil.” Dedi.
Lebe ise bu konuda şu ifadeleri kullandı: “Öğretmen ayın sonu nasıl getireceğim endişesi içerisinde olmamalı. Öğretmen özel derslere ve özel kursa zorlanmamalı. Onun yerine bir öğretmen emeğini ve enerjisini “Yarın ben sınıfta ne gibi etkinlikler yapacağım? Hangi etkinliklerle öğrencimi mutlu motive bir şekilde derse katacağım?” konusuna harcaması gerekiyor ama maalesef öğretmen ekonomik anlamda bir cendereye sıkıştırılmış durumda, ek iş olarak ne yapabilirim, nasıl ek iş yapabilirim ve yoksulluk sınırının biraz üzerinde bir geliri nasıl elde edebilirim diye düşünüyor. Öğretmenlik nitelikli bir iş. Yani nitelikli bir iş asgari ücretle kesinlikle ücretlendirilemez. Bunun karşılığı, bunun hak edişi bu olamaz. Asgari ücret bir kişiye verebileceğiniz en az ücrettir ve bu da en vasıfsız şekilde yapılan bir işin karşılığıdır. Öğretmenler bu kategoride olamaz.”
Lebe, Eğitim-Sen olarak Milli Eğitim Bakanlığı’ndan taleplerini ise şu sözlerle açıkladı : “Tekirdağ çok yoğun göç alan bir bölge. Tekirdağ’ın; özellikle Çorlu, Çerkezköy, Kapaklı tarafı daha fazla yatırımı hak ediyor. Daha fazla yatırımla okul yapılması gerekiyor. Buralara öğretmen atamaları gerekiyor. Yani yeni mezun olan öğretmenlerin atamalarının yapılması önemli. Öğretmenler arasında aynı okulda 5 farklı statüde öğretmen olmaması gerekiyor. Eşit işe eşit ücret talebimiz bizim standart talebimiz. Öğretmenler mutlu olursa çocuklar mutlu olur. Çocuklar mutlu olursa aileler mutlu olur, herkes mutlu olursa yöneticiler mutlu olur. Mutluluk bulaşıcıdır. Mutsuzluk da öyle.
“DEMOKRATİK EĞİTİM YOK”
Yani bizim genel taleplerimiz aslında uzun zamandır aynı: Laik, bilimsel, demokratik ve kamucu bir eğitimden tarafız. Az önce anlattıklarımız aslında bunlarla ilgiliydi. Laik eğitim diyoruz ama bugün müftülükler, cemaatler, tarikatlar okullarda kol geziyor. Ki bu tekirdağda çok rastladığımız bir örnek fakat ülkenin iç kesimlerine gittiğimizde bunu çok daha fazla olduğunu görüyoruz. Demokratik eğitim diyoruz; bakın önümüzdeki yıl müfredat değişikliği yapılıyor. Birinci sınıf, beşinci sınıf ve dokuzuncu sınıfa başlayan öğrenciler bir önceki müfredatı değil, yeni müfredatı görecek. Ne bir meslek örgütünün, ne üniversiteler, ne veliler, ne öğrenciler…  Tabii ki hiçbirinin talebi, hiçbir ihtiyacı ve görüşü dikkate alınmadan ülkenin yeni müfredatı belirleniyor ve tabii sık sık da değişiyor. Biliyorsunuz bu demokratik eğitime aykırı. 
“BİLİMSEL EĞİTİM YOK”
“Türkiye her geçen gün bilimsel eğitimden uzaklaşıyor. Dini merkeze koydukça laiklikten uzaklaşılıyor işte. Buna örnek olarak şunu söyleyebiliriz: Biyoloji derslerinde artık evrimden bahsedilmiyor. Bırakın lise 1’lerin biyoloji derslerini, üniversitelerde dahi biyoloji derslerinde biyoloji bölümlerinde imtina edilerek evrim teorisinden bahsediliyor.
“KAMUCU EĞİTİM YOK”
Eğitim ve sağlık, devletin asli görevlerinden ücretsiz bir şekilde herkesin faydalanması gereken bir alandır. Ama görüyorsunuz ki çocuklar okullarda aç kalıyor, okullar düzgün temizlenemiyor, hastalıklar artıyor, hastanelerin, doktorların durumu ortada. Biz öğretmenlere de beyaz önlük dağıtılıyor. 
“ÖNLÜK DEĞİL, ÖZLÜK HAKKIMIZI İSTİYORUZ”
Biz önlük değil, biz özlük haklarımızı istiyoruz. Biz Eğitim-sen olarak çok uzun yıllardan bu yana eğitimde öğretmenlerin serbest kılık serbest kıyafet uygulamasını savunduk ve her yıl da bu yönde bir karar alıyoruz ve bu vesileyle bunu tekrarlayalım: Biz Milli Eğitim’in dayattığı bu önlük dayatmasına karşı geliyoruz. Bizlerden beden ölçülerimiz istendi hangi beden önlüğün verilmesi için, biz Eğitim-Sen olarak beden ölçülerimizi vermedik. Biz bakanlığın hediyesini kabul etmiyoruz. Biz Eğitim-Sen olarak bu önlükleri de giymeyeceğiz. Bakanlık zaten bu zorunlu değil diyorsa da bu kurbağanın ılık suya atılıp daha sonra kaynatılması gibi bugün zorunlu değil, ama eminim ilerde zorunlu hale gelecektir. Biz bu suya girmiyoruz.”

Kaynak: İlkay Danacılar