Emin Koramaz, "TMMOB Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Dayanışma Günü" dolayısıyla Hasan Ali Yücel Meydanı’nda düzenlenen basın açıklamasında, toplumsal mücadele tarihinin en önemli dönemeçlerinden olan “19 Eylül 1979 İş Bırakma Eyleminin 45. Yıl Dönümünü” büyük bir saygıyla selamladıklarını söyledi.
19 Eylül’ün mirasını yaşatmak için ilan ettikleri "TMMOB Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Dayanışma Günü" nü kutladıklarını belirten Koramaz, “19 Eylül 1979 mesleğimize, haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkmanın en örgütlü, en şanlı eylemlerinden biri olarak tarihe not edilmiştir. O gün gerçekleştirilen 1 günlük ”iş bırakma eylemi” teknik elemanların kendi mücadelesi olduğu kadar, diğer emekçilerin, ezilenlerin de sesini yükselttiği bir dayanışma ve mücadele günü olmuştur” dedi.
Koramaz, şunları kaydetti:
“1979 yılının 19 Eylül’ünde meslektaşlarımızın zorlu yaşam koşullarına, mesleklerinin itibarsızlaştırılmasına karşı verdiği mücadeleyi , üzerinden geçen 45 yıla rağmen bizler de ne yazık ki gün geçtikçe kötüleşen koşullar altında vermeye devam ediyoruz.
Ülkemiz ciddi bir ekonomik krizin içerisinden geçerken, krizin tüm faturası meslektaşlarımıza, emeği ile geçinen toplumsal kesimlere kesilmektedir. Bir avuç sermayedarın daha da zenginleşmesi uğruna, halkın ihtiyaçları göz ardı ediliyor; kamusal yatırımlar ortadan kaldırılıyor, rant ve kar hırsı bilimsel bilginin önünde tutuluyor, Cumhuriyet’in tüm ilerici değerleri ve birikimi piyasacılıkla talan ediliyor. Yıllardır uygulana gelen rant eksenli politika ve uygulamalar ülkemizi ve geleceğimizi adım adım yok edip, biz mühendis, mimar ve şehir plancıları da zorlu bir yaşam mücadelesine sürüklüyor.”
EKONOMİ ÖNCELİKLİ SORUN
Koramaz, şu ifadeleri kullandı:
“Bugün hala, işsizlik, hayat pahalılığı, düşük ücretler, güvencesizlik, özlük hakları ve örgütlenme sorunları ülkemizde çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarının öncelikli sorunları olmaya devam etmektedir.
Bir dönemin en gözde mesleklerinden olan mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı sistematik olarak değersizleştiriliyor. Emeğimiz göz göre hiçe sayılıyor. Dahası, meslektaşlarımızın ekonomik koşulları, üstlendikleri sorumluluklara ve almış oldukları eğitime uymayan bir düzeye geriletiliyor. Aldığımız ücretler bizleri açlığa mahkum ediyor. Bu düzen hem meslektaşlarımıza hem halkımıza nefes almayı bile çok görür hale geldi. Kamu kurumlarında çalışan meslektaşlarımız düşük ücret, kadro sorunu, özlük haklarının ihlal edilmesi, düşük ek göstergeler gibi birçok sorun ile yüz yüze kalıyor.
Güvencesiz-sözleşmeli istihdam modellerine yönelme, atamalarda liyakatin ortadan kalkması ve nihayet hukuksuz-keyfi ihraçlar gibi nedenlerle kamudaki teknik personelin iş yükü artarken, iş riski de giderek büyüyor.
Özel sektörde çalışan meslektaşlarımızın tamamına yakını yatırımların durması, projelerin iptal edilmesi, reel sektörün tıkanması gibi sorunlardan doğrudan etkileniyor. Mühendis, mimar ve plancılarının büyük çoğunluğu asgari ücrete çalışıyor.
İş bulamayanlar, meslek dışı alanlarda garsonluk, tezgâhtarlık gibi işlerde çalışmaya mecbur kalıyor. Staj sorunu nedeniyle işe girişlerde ve tecrübe süreçlerinde daha yolun başında çalışma hayatı tıkanıyor. İşsizlik, esnek çalışma, güvencesizlik, sağlıksız çalışma koşulları ve reel ücret kaybı gibi sorunlar özel sektörde çalışan tüm meslektaşlarımızı tehdit ediyor. Yurtdışına göç eden her meslektaşımız da gelecek umudumuzdan bir kayıp oluyor.
Ülkesinin geleceği, bilim ve teknik için hiç çekinmeden elini taşın altına koymuş emekli meslektaşlarımız ise neredeyse açlığa terk edilmiş durumda. Tüm emekliler gibi meslektaşlarımız da yaşayan bir ölü olarak görülüyor. Sitemin çarkları sermaye lehine dönebilsin diye ömrümüz boyunca adeta bir köle gibi çalışmayı kabul etmiyoruz.
“ALIN TERİMİZ İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ”
“100 yıllık Cumhuriyet tarihimizde birbiri ardına yaşanan büyük felaketler, mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı hizmetlerinin ve bu alanda emek veren meslektaşlarımızın toplumsal önemini sayısız kere gösterdi.
Çok açıktır ki; mühendis, mimar ve şehir plancılarının mesleki hak ve çıkarlarını korumak aslında tüm toplumun geleceğini korumak demektir. Çünkü bizim meslek alanımız, toplumun ortak yaşamının üretimini ve devamlılığını sağlamaktadır.
Bizler bu anlayışla, mesleğimize ve meslektaşlarımıza sahip çıkarken, ülkemizin ve toplumumuzun ortak geleceğine de sahip çıkıyoruz.
Bu ülke kurulurken mesleğimizi bilimden, üretimden ve toplumdan yanan kullanan, alın teri bu topraklara düşen meslektaşlarımızdan aldığımız miras ile çalışıyoruz. Tarıma ve sanayi üretimine, ülkemizin imarına, enerji üretim iletim ve tüm aşamalarına, iletişim ve bilişime, madenlerimizin bulunması ve işletilmesine, doğamıza, çevremize, kentlerimize dair sorumluluklarımızı çok iyi biliyoruz.
Bu bilinç ve sorumlulukla hareket ediyor, tarihimizin her döneminde olduğu gibi bugün de bu sorumluluğu almaktan, ülkemiz ve halkımız için taşın altına elimizi koymaktan çekinmiyoruz. Bunun için çok çalışıyoruz.
70 yıldır, TMMOB’nin bütün tarihi, meslektaşlarımız ve ülkemiz için verilen işte bu emek mücadelesine dayanmaktadır.
“Dayanışma Günü “ olarak ilan ettiğimiz bu önemli günde herkes duysun, herkes bilsin ki;
Bu ülkede bilim ve tekniği esas alan, kamu çıkarını savunan, eşitlik, özgürlük ve demokrasiden yana tavır koymaya çalışan, başka bir geleceğin tahayyülünü umudunda taşıyan TMMOB var! Biz varız! Meslek alanlarımızı, meslektaşlarımızı ve ülkemizin geleceğini teslim almaya çalışan hiçbir zor ve baskıya karşı sessiz kalmayacağız. Dün ne yaptıysak bugün de iyiden ve güzelden yana olanı, umutlu ve aydınlık olanı seçeceğiz. 45 yıl önce üretimden gelen gücüyle tarihin akışına müdahale eden meslektaşlarımızın izinde, mesleğimizin ve ülkemizin geleceği için durmaksızın mücadele edeceğiz.”