Uzun sahil ve kumsalları, birbirinden güzel plajlarıyla her yıl on binlerce deniz tutkununu ağırlayan Tekirdağ, doğa turizminde de adından sıkça bahsettiriyor.
Tekirdağ, Uçmakdere ve Kastro gibi yeşilin maviyle buluştuğu eşsiz yerleriyle konuklarına doyumsuz bir tatil imkanı sunuyor.
Deniz ve doğa turizminin yanı sıra pek çok tarihi mekanıyla da konuklarını ağırlayan Tekirdağ, her geçen gün turizm çeşitliliğini artırıyor.
Rüstem Paşa Camii, Rakoczi Müzesi, Hora Feneri ve Tekirdağ Arkeoloji ve Etnografya Müzesi gibi tarihi yerlerin bulunduğu Tekirdağ, son dönemde önemli kazı çalışmalarına da ev sahipliği yapıyor.
TEKİRDAĞ’IN TARİHİ
Geçmişi MÖ 6000’li yıllara kadar uzanan Tekirdağ’daki ilk yerleşimin MÖ 4000’li yıllarda Traklar tarafından kurulduğu düşünülmektedir. Bölgenin o dönemki adı “Byzanthe” olmuştur. Çok verimli topraklara sahip olması, Tekirdağ’ı tarih boyunca her zaman medeniyetlerin gözdesi yapmıştır.
MÖ 7. yüzyıla geldiğimizde şehrin etrafında Grek kolonileri kurulmuş ve bölgedeki ticaret faaliyetleri üst noktaya taşınmıştır. MÖ 5. yüzyılda ise Persler bölgeyi ele geçirmiştir. MÖ 342 yılına geldiğimizde Makedonya Kralı 2. Philip Tekirdağ’da hakimiyet kurmuştur.
MS 1. yüzyılda Roma tarafından şehirde bir eyalet kurulmuştur. MS 395 senesinde Roma ikiye ayrılmış ve Tekirdağ Doğu Roma’nın sınırları içinde kalmıştır. 1354-1357 yıllarındaki mücadelenin ardından ise Tekirdağ, Osmanlı topraklarına dahil olmuştur.
1912 senesinde Bulgarlar tarafından işgal edilen şehir, 1913 senesinde işgalden kurtulmuştur. 20 Temmuz 1920’de ise Yunanlılar tarafından işgal edilmiş ve 13 Kasım 1922 senesinde Yunanlılar bölgeden defedilmiştir. Tekirdağ, günümüzde Trakya bölgesinin önemli tarım şehirlerinden biri olarak değerini korumaktadır.
-TEKİRDAĞ ŞEHİTLER ABİDESİ
Çanakkale’ye yakın konumu nedeniyle, kurtuluş mücadelesinin yaşandığı dönemde yaralı askerlerin Tekirdağ’daki hastanelere sevk edildiği biliniyor. Tedavi sırasında şehit düşen askerler ise günümüzde Tekirdağ Şehitler Abidesi’ne defnedilmiştir. Alan, 1952 senesinde düzenlenmiş ve anıt olarak ziyarete açılmıştır. Abidenin başlangıcında ise bir kitabe bulunmaktadır.
Günümüzde ise anıt yeni modern halini almıştır.
-NAMIK KEMAL HEYKELİ
İl merkezindeki hükümet binasının karşısında kendi adıyla anılan bir park bulunmaktadır. Bu parkın içinde Namık Kemal (1840-1888) anısına yaptırılan bir heykel bulunur. 1949 yılında yapılan heykel üzeri dışarı çıkıntılı silmeli kaide üzerindedir ve kaide üzerinde Namık Kemal’e ait sözlere yer verilmiştir. Heykel, sanatçı Nusret Suman’ın ellerinden çıkmıştır. Heykel, Namık Kemal’in sağ elini göğsüne attığı ve diğer elinde bir kitap tuttuğu bir anı tasvir etmektedir.
Neden gitmeliyim? Tekirdağ’da doğan Namık Kemal, kalbindeki vatan ve özgürlük aşkı ile “vatan şairi” olarak anılmış, Tekirdağ’ın en önemli isimlerinden biridir ve şehirde onunda ilgili pek çok hatıraya rastlamak mümkün olmaktadır. Bu anılardan biri olan Namık Kemal Heykeli de Tekirdağ’da görülmesi gereken önemli yerler arasında bulunmaktadır.
-HORA FENERİ
Tamamıyla demirden yapılan fenerin inşası sırasında birleşim yerlerinde kaynak yerine sadece vida kullanılması yapının dikkat çekici özelliklerinden biridir. Fener, 1861 senesinde Sultan Abdülmecid’in isteği üzerine inşa edilmiştir. Fener’deki optik sistem sayesinde mevcut ışık gücü daha da arttırılarak çok uzak mesafelerdeki gemiler tarafından fark edilmesi sağlanmaktadır.
Fenerin kullanıldığı malzemeler Fransa‘dan getirilmiş ve Fransız mühendisler tarafından inşa edilmiştir. Fenerin yapımı sırasında tamamen demir kullanılmıştır. Şarköy’de bulunan fenerin yüksekliği yaklaşık 20 metredir. Fenerin denizden yüksekliği ise 50 metredir. Fenerin tam bir turu tamamlaması yaklaşık 20 saniye sürmektedir. Fener, yaklaşık olarak 40 km uzaklıktaki deniz araçlarına yol gösterebilmektedir. Fenerin inşa edildiği dönemde gaz ile çalışırken günümüzde elektrikli sistemle çalışmaktadır.
Hora Deniz Feneri, Tekirdağ’ın en eski mühendislik yapılarından biri olmasının yanı sıra muhteşem manzarası ile de görülmeye değer noktalardan biridir.
-RÜSTEM PAŞA CAMİİ
Tekirdağ’ın önemli camileri arasında bulunan Rüstem Paşa Camii, 1554 senesinde Sadrazam Damat Rüstem Paşa’nın isteği üzerine Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. Cami, Ertuğrul Mahallesi’nde Mimar Sinan Caddesi üzerinde bulunmaktadır. Caminin inşasında kesme küfeki taşı kullanılmıştır. Caminin sağ tarafında tek şerefeye sahip tek minaresi yer almaktadır. 2019 senesinde camide restorasyon çalışmaları gerçekleştirilmiştir.
Caminin giriş kapısı oldukça etkileyicidir ve ceviz ağacına fildişi kakmalıdır. Geçmişte bir külliye halinde inşa edilmiş olan yapıya ait kütüphane, hamam ve medrese ne yazık ki günümüze çok sağlam bir şekilde ulaşmayı başaramamıştır. Camini batı kısmına geldiğimizde ise 6 kubbeye sahip olan ve diğer yapılara göre günümüze daha sağlam bir şekilde gelebilen bedesten yer almaktadır. Bedesten, 1965 senesinde restore edilmiştir. Camiye ait şadırvan ise Sultan Abdülmecid tarafından yaptırılmıştır.
Neden gitmeliyim? Burası, Tekirdağ’ın tarihi yerleri arasında önemli bir yere sahiptir ve şehrin hem turistik hem de ibadet amacıyla en fazla ziyaret edilen camilerinden biridir. Bu nedenle siz de Tekirdağ gezisi esnasında bu güzel camiye mutlaka zaman ayırmalı, bahçesindeki huzur kokan ortamda bir bardak çay eşliğinde ruhunuzu dinlendirmelisiniz.
-SÜLEYMANİYE CAMİİ
Çorlu’nun merkezindeki cami, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1521 yılında, Mimar Acem İshak’a yaptırılmıştır. Kare plandaki caminin malzemesi kesme taştır. İnşa dönemini anlatan kitabe ise kapının üzerindedir. Caminin ilk yapıldığında bir medrese olarak kullanıldığı, imarethaneye, hamama ve 22 odaya sahip olduğu belirtilmektedir ve “Camii Kebir” ismiyle de anılmaktadır.
Neden gitmeliyim? Mimar Sinan’ın 500 senedir ayakta olan bu muhteşem eseri, Çorlu’nun simge yapılarından biridir ve Tekirdağ’da mutlaka görülmesi gereken tarihi yerler arasında bulunmaktadır.
-ESKİ CAMİ
Tekirdağ’ın Ertuğrul Mahallesi’nde bulunan cami, 1831 yılında Zahire Nazırı Ahmet Ağa’nın isteği üzerine yaptırılmıştır. Caminin yapıldığı yerde daha öncesinde farklı bir cami bulunmakta iken tamamen yanmış ve yerine mevcut cami inşa edilmiştir. 1912 senesinde minaresi yıkılmış ve Cumhuriyet döneminde yenilenmiştir.
Tek şerefeli olan cami, iki katlıdır ve 20 penceresi vardır. Uzunca bir dikdörtgen planda inşa edilmiştir. Cami oldukça sade ve gösterişten uzak bir şekilde inşa edilmiştir. Sadece minber ve kapı üstünde çok az bir süsleme bulunmaktadır.
-MİRLİVA HÜSEYİN PAŞA CAMİİ
1498 senesinde ters T planlı inşa edilen Mirliva Hüseyin Paşa Camii, Tekirdağ’ın en eski camilerindendir. Süleymanpaşa’nın İnecik Mahallesi sınırları içinde yer almaktadır. İnecik, Osmanlı döneminde kervanlar için önemli bir durak olması nedeniyle o dönem oldukça gelişmiştir. Bu cami de özellikle kervanların ibadet yapması açısından büyük önem kazanmıştır. Cami, tek şerefeli bir minareye sahiptir.
Türbeler
- GAZİ ÖMER BEY TÜRBESİ
Gazi Ömer Bey Türbesi, Turan Bey’in oğlu Ömer Bey’e aittir. Kitabesinde Ömer Bey’in ölüm tarihi 1502 olarak belirtilmiş. Tahminlere göre türbenin de inşa edilmeye başlandığı yıl 1502’dir. Türbe ile yan yana bulunan cami ise kare planlı bir şekilde inşa edilmiştir. Günümüzde cami ve türbe ziyaret açıktır.
-ÇORLU KALESİ
Günümüzde sadece bazı kalıntıları görünen Çorlu Kalesi’nin altıncı yüzyılda yaptırıldığı tahmin ediliyor. Bizans dönemine denk gelen kalenin askeri stratejiyle planlandığı belli oluyor. Kalenin, Balkanlar üzerinden Anadolu’yu tehdit edebilecek saldırılara karşı bir kalkan olarak inşa edildiği anlaşılmaktadır.
Kalenin inşasında moloz, tuğla ve horasan harcı kullanılmıştır. Büyük oranda tahrip olmuş kaleden günümüze iki adet burç temeli, kale girişi olduğu tahmin edilen bir boşluk ve yer yer kale surlarına ait kalıntılar ulaşabilmiştir. Şu anda bakımsız ve kaderine terk edilmiş kalenin olduğu bölge ne yazık ki çok tekin değil ve tek başına gidilebilecek kadar güvenli bir ortam bulunmuyor. Bu nedenle gitmeyi düşünüyorsanız kalabalık bir grupla gitmeniz daha emniyetli olacaktır.
-RAKOCZİ MÜZESİ
Burası neresi? 18. yüzyılda meydana gelen Macar Bağımsızlık Harekatı’nın simge isimlerinden biri olan Macar Prensi II. Frenc Rakoczi, 15 yıl boyunca bu binada yaşamıştır. Bina 3 katlıdır ve 10 odadan oluşmaktadır. Kendisinin anılarını yaşatmak isteyen Macar hükumeti tarafından 1932 senesinde satın alınan bina, restore edilerek 25 Eylül 1982 senesinde binayı müze olarak ziyarete açmıştır. Müze içinde Rakoczi’ye ait kişisel eşyalar, kendisi ile ilgili önemli belgeler, yağlı boya tabloları gibi çeşitli nesneler sergilenmektedir. Müze aynı zamanda Türk-Macar ilişkilerine yönelik çeşitli eserlere de ev sahipliği yapmaktadır. Tekirdağ’a gelmişken bu müzeyi de ziyaret edebilirsiniz ancak beklentinizi çok yüksek tutmamanızı öneriyoruz.
-NAMIK KEMAL EVİ
1994 senesinde ziyarete açılan Namık Kemal Evi, Tekirdağ’da doğan ve ülkemizin en önemli sanatçılarından biri olarak kabul edilen Namık Kemal’in anısını yaşatma amacına hizmet etmektedir. Binanın müzeye çevrilmesinde Tekirdağ Milli Eğitim Vakfı, İl Özel İdare, Tekirdağ Belediyesi, Namık Kemal Derneği gibi kuruluşların büyük katkısı olmuştur.
Müzenin bulunduğu bina, 19. yüzyıl Osmanlı mimarisiyle yapılmış bahçeli bir evdir. Ahşaptan yapılmış olan evin 6 odası bulunmaktadır. Evde Tekirdağ’ın mutfak, başoda, yatak odası gibi bölümleri etnografik unsurlarla desteklenerek sergilenmiştir. Bunun yanı sıra Atatürk ve Namık Kemal’e ait yağlı boya eserler ve yazarla ilgili çeşitli eserler teşhir edilmektedir.
Neden gitmeliyim? Namık Kemal’e ait önemli bilgilerin, tabloların bulunduğu bina, hem şairle ilgili bilgiler edinme hem de Tekirdağ’ın etnografik yapısı ile ilgili nesneleri incelemek adına Tekirdağ’da görülecek önemli tarihi yerler arasında bulunmaktadır.
-TEKİRDAĞ ARKEOLOJİ VE ETNOGRAFYA MÜZESİ
1967 senesinde temelleri atılan Tekirdağ Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, uzun süre küçük bir sergi alanında hizmet vermiştir. Bugünkü binasına ise 1976 senesinde taşınmıştır. Müzenin şu an hizmet verdiği bina 1927 senesinde Mimar Kazım tahin tarafından inşa edilmiştir. Bina giriş katın üzerine iki kattan yani toplamda 3 kattan oluşmaktadır.
Müze içinde Tekirdağ ve çevresindeki kazılardan ve araştırmalardan elde edilen 24 bin civarı eser bulunmaktadır ve müzeyi tam anlamıyla ziyaret edebilmek için yaklaşık 3-4 saatlik bir zaman dilimine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu eserler Taş Eserler Salonu, Arkeolojik Eserler Salonu ve Etnografik Eserler Salonu olmak üzere üç salonda sergilenmektedir. Müzenin bahçesi de mezar taşları, steller, çeşmeler gibi büyük ebatlı heykel gibi eserlerin sergilenmesi için değerlendirilmiştir.
Harekattepe Tümülüsü’nde çıkarılmış kral iskeleti, 6,5 milyon yıl önce yaşamış bir yarı omurgalı hayvan fosili, Naip Tümülüsü’nden elde edilen kalıntılar, Attika kırmızı figürlü krater, Nymphalar kabartması müze içinde mutlaka görülmesi gereken ve burayı daha değerli kılan tarihi eserlerdir. Müze içinde bu eserler dışında pek çok sikke, etnografik nesne, süs eşyası gibi unsurlar da yer alıyor.