İslam dünyasının en kutsal mekanı olan Kâbe, inanç turizmi kapsamında, yüksek katlı lüks otellerin gölgesinde özünden ve manevi atmosferinden uzaklaştırılıyor. Her yıl milyonlarca Müslüman, hac ve umre ibadetlerini gerçekleştirmek için manevi bir yolculuğa çıkıyor. Ancak, kutsal mekanın etrafında yükselen lüks oteller, sınıfsal ayrımı beraberinde getirerek manevi yolculuğun özünden uzaklaşılmasına ve bölgenin büyük bir ticarethaneye dönüşmesine neden oluyor.

Müslümanlar için bir sembol, bir ibadet noktası ve ruhsal bir sığınak olan Kâbe’nin ziyaretçileri, lüks hizmetlerle çevrili bir ortamda, ibadetlerinin merkezine Allah'ı değil, konforu koyuyor olabilirler. Kâbe manzaralı yüksek katlı lüks oteller, spa merkezlerinden gurme restoranlara, geniş süitlerden kişisel hizmetlere kadar lüks imkanlarla mükemmel bir konaklama hizmeti sunarken, maneviyat ve kutsallık yerine ticari yarış, konfor ve statü ön planda yer alıyor.

Dinin gerekliliklerini benimsememiş, İslamiyet’i sadece namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek ve kapalı giyinmek gibi fiziki faaliyetlerden ibaret görenler ya da dini, bir güç olarak pozisyonunu korumak için kullananların gittikçe arttığı bir çağda, İslamiyet ve en kutsal alanı olan Kâbe’nin maneviyatı da tahrip ediliyor. Yarış içinde bir ticaret merkezi haline dönüştürülmeye çalışılan Kâbe’nin çevresinde, maddi ve manevi anlamda bir uçurum da oluşuyor. Kâbe’den yüksek, çok katlı lüks oteller, maneviyat ve ibadet için gidilen bölgede, sınıfsal ayrımı da artırırken, bu otellerde konaklamak bir statü sembolü haline geliyor. Mevcut durum, Kâbe’nin manevi atmosferini ve İslam’ın eşitlik ve tevazu ilkelerini de zedeliyor.

Dini değerlerin kendileri için önemli olduğunu dile getirenlerin; oruç tutmayanlara, namaz kılmayanlara, açık giyinenlere müdahale edenlerin, İslamiyet’e yönelik en ufak bir söylemde cihad ilan etmeye kalkanların bu tahribata sessiz kalmaları, şeriatın esas alındığını dile getiren bir yönetimin, Kâbe’nin manevi atmosferinin tahrip edilmesine, fiziki ve manevi ekosistemini tehdit edip yok edecek, çevresel dengesini bozacak faaliyetlere müsaade etmesi ise İslamiyet’e nasıl zarar verildiğinin bir başka göstergesi olabilir.