Kimsesizlerin kimsesi Cumhuriyet,  100 yaşında...İşgal altındaki Anadolu topraklarında verilen bağımsızlık mücadelesinin, Cumhuriyet ile taçlanmasının 100’üncü yıl dönümü kutlu olsun.
Belli bir ailenin değil, milletin yönetimi olan Cumhuriyet, köylü bir kimsesiz çocuğun bilim insanı, cumhurbaşkanı, sanatçı olmasıdır. Seçmek seçilmek demektir. Eşitliktir, adalettir, bilimdir, kültürdür, vizyondur, kul değil yurttaş olmaktır, bir yaşam tarzıdır. 
Kurulduğu dönemdeki kazanımların ve ideallerin yanında 100. yıla gelindiğinde bizleri bu hazineden mahrum etmek isteyen dahili ve harici bedhahların olması ise derin bir üzüntüyle içimizi kavuruyor.
Yokluk ve sefalet içerisinde dünyaya meydan okuyarak bağımsızlık mücadelesiyle kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin temel yapı taşları olan bağımsızlık, eşitlik ve adalet ne yazik ki benimsenip, sindirilemedi. Savaştan çıkmış, yokluk içerisinde kurulan bir ülkenin 10 yıl içinde açtığı birçok fabrika günümüzde satılırken,  limanları, kara yolları, ormanları özelleştiriliyor, 100. yılda gerçekleşen uçak ve yerli otomobil, İHA çalışmaları büyük bir başarı olarak sunuluyor. İçerisinde bulunduğumuz çağ ve teknolojiye bakıldığında sıradan ve şu ana kadar çoktan olması gerekenlerin büyük devrimler olarak algılatılmaya çalışıldığı, kültürel ve sosyal gerilemenin yaşandığı, eğitimin niteliksizleştiği, akademi ve kurumlarda bilimin liyakatin yerine, çıkarlar doğrultusunda vasıfsız kadroların oluştuğu, adaletin, demokrasinin benimsenip, sindirilmediği, güçlünün daha da güçlenip, haksızlığa uğrayanın görülmediği, ekonominin bilimsel verilerle değil, dini çıkarımlar ve şahsi çıkarlarla yönetildiği, halkın parasının pul olduğu, vergiler ve ekonomik koşullar altında ezildiği, kontrolsüz şekilde ülkeye alınan sığınmacılarla demografik yapının değiştiği ve sessiz bir istalanın yaşandığı, vatandaşların topraklarını, ormanlarını firmalardan korumaya çalıştığı,  cemaatlerin devlet kurumlarında ve toplum üzerinde hüküm sürdüğü, Atatürk ilke ve inkilaplarını benimsediğini söyleyenlerin, klişeleşen söylemlerde kalıp, Atatürk'ün inkilaplarını uygulamadığı bir 100. yıl.
100 yıl önce miras bırakılan değerlerin benimsenip, gösterilen yolda ilerlenmemesi çok hazin... Bu süreçten ders çıkarıp, kuruluş felsefesinde bizlere yol gösterecek öğretileri, çağın gerekliliklerini, bilimi, adaleti, eşitliği, Cumhuriyet değerlerini özümsemeli.
Umutsuzluğa kapılmadan sevgili Ata’mızın 96 yıl önce söz konusu duruma ilişkin bizlere nasıl seslendiğini hatırlamak mühim... 
Cumhuriyeti emanet ettiği gençlere ne diyordu Gazi Mustafa Kemal Atatürk:
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti'ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! (1927)
Bağımsızlık, özgürlük ve demokrasi aşkıyla milletin egemenliği için mücadele eden, bizlere Cumhuriyet’i sunan o mükemmel insanların emanetini, her şeye rağmen layıkıyla yaşamalı. Cumhuriyet Bayramımız her zaman kutlu ve daim olsun.