Tarımsal verimliliği ve üretimi arttırmak amacıyla gerçekleştirilen arazi toplulaştırmalarında çiftçi mağdur oluyor. 
Tekirdağ’ın kırsal mahallerinde devam eden toplulaştırma çalışmalarında, adil bölünme yapılmaması, herhangi bir bedel ödenmeden tarlalarda kesinti yapılması, bölünme işlemlerini yapan yüklenici firmaların çalışmaları geciktirmesi köylüler tarafından tepkiyle karşılanıyor.
Özel mülkü olan ve emek vererek sahip oldukları tarlalarından hiçbir karşı bedel ödemeden yol, kanal, tahliye kanalı gibi proje gereği ihtiyaç duyulan ve kamunun ortak kullanacağı yerler için yüzde 10’a kadar kesinti yapılması ve bu kesintilerin eşit şekilde pay edilmemesi vatandaşın mağdur olmasına neden oluyor. 
Toplulaştırma çalışmalarının gerçekleştiği Karacamurat kırsal mahallesinde tarla sahipleri de seslerinin duyulmasını istiyor.  Toprakların adil bölünmediği, bir tarla sahibinden 500 metrekare kesilirken, bir başka tarla sahibinden 2 dönüm kesilmesi ise uygulamanın doğru ve adil şekilde gerçekleştirilmesi konusunda soru işaretleri bırakıyor.
Tarlasının yeri değişen bazı çiftçilere ise kendi mülküyle eş değer nitelikte yer verilmediği, verimli toprakları olan bir çiftçiye, daha verimsiz ve çatak olarak tabir edilen topraklar verildiği söyleniyor. Köylülerin bir kısmı ise kendilerine verilen arazilerde tarım yapabilmek için kendi imkanlarıyla  kamyonlarca toprak taşımak zorunda bırakılmış!
Edirne’deki toplulaştırma işlemi için ise köylüler ilk zamanlarda devletin ihale vermeden kendi yaptığı toplulaştırmalarında daha az kesinti olduğu sonra ihale ile gördürülen işlerde çok fazla kesintiler yapıldığını belirtiyor. Hazine alanlarından ise çok az kesintiler yapıldığı dip not olarak geçiliyor.
Emeğiyle  topraklarını işlemeye çalışan çiftçiler, tarımsal verimi arttırma amacıyla gerçekleştirilen arazi toplulaştırmasının doğru uygulanmaması nedeniyle zor durumda kalındığını aktarıyor. 
Toplulaştırma işleminin mevcut durumda köylüye yarar sağlamak yerine daha çok zarar verdiği görülüyor.
Hukukçular ise söz konusu durumu şöyle özetliyor: “Arazi toplulaştırmasının amacı, daha az zaman, işgücü ve sermaye kullanımı ile üretimden maksimum biçimde yararlanarak tarımsal üretimi ve tarım işletmelerinin verimliliğini artırmak ve kırsal kesimdeki nüfusun hayat standartlarını yükseltmekken, söz konusu yönetmelik hükmü ile toplulaştırma işlemleri köylüler aleyhine işlemeye başlamıştır. 
Uygulama ile kanunun amacından açıkça sapılmış, devletin ve ihale ile kamu hizmeti gördürülen şirketlerin zenginleşmesine yol açan, köylünün ise yaşam standartlarını iyileştirmekten çok mülksüzleştirerek tarım faaliyeti yapılmasını engelleyen bir hal almıştır”
Köylülerin ve hukukçuların açıklamaları, güçlükle tarım yapılmaya çalışılan topraklarda, söz konusu uygulamanın vatandaşı nasıl mağdur ettiğini gözler önüne seriyor. Kamulaştırma işlemlerinde ise çok ortaklı bir alanın istimlak edildiğinde, bedelin vatandaşa tahsis edilme sürecinin mahkemeyle gerçekleştiği ve bu durumun da çiftçiyi mağdur eden diğer konular arasında yer aldığı aktarılanlar arasında.
Tarımsal üretimde, bir tarafta iklim krizinin etkileri hissedilirken, diğer tarafta girdi maliyetleri, mazot fiyatları, ürünün üreticiden alış fiyatının temel ihtiyaçlara ilişkin giderleri karşılayamaması ve bu yıl gerçekleşen ürün ödemelerinin 45 gün sonra yapılması gibi etkenlerin çiftçiyi zorladığı bir dönem içerisindeyiz. Tüm bu koşullarda, çiftçinin ayakta kalmaya ve üretmeye yönelik mücadele etmesi, düzenli olarak vergi vermesine rağmen, özel mülkünden karşılıksız olarak yüzde 10 pay kesilmesi ya da toprağı ile eş değer verimlilikte bir yer tahsis edilmemesi, üretimi bırakmasına neden olacak önemli detaylar arasında. Büyük tarımsal üretimin yapıldığı firmaların dışında köylerdeki nüfusun tarımsal faaliyet yürütmesi oldukça önemli.
Günümüzün en temel gereksinimi ve stratejik öneme sahip üretim alanı olan tarımsal faaliyetlerin, yanlış politikaları kaldıramayacak hassasiyette olduğu es geçilmemeli. Bu alanda vatandaşın, köylünün sesine kulak vermek, hakkını teslim etmek gerekli.