Fikirleri ve düşünceleriyle ölümsüzleşen, kurtuluş mücadelesinin önderi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, ebediyete irtihalinin 86’ncı yılında bir kez daha anıldı. Ancak yine onu anladıklarını sananların yalnızca sözde kalan övgüleri, özlem duyduklarını dile getirdikleri cümleleri ve birkaç duygusal video ve törenlerden öteye geçilemedi.
İdeallerine uygun, akıl ve bilimi rehber edinen bir yaklaşımla, ülkenin her alanında kararlılıkla yaşatılması gereken ilkeleriyle anılmayı hak ederken, ülkenin içerisinde bulunduğu tablo, derin bir hüznü de beraberinde getiriyor.
Eğitimden sağlığa, adaletten ülke idaresine kadar her alanda çöküşün yaşandığı bu tablo, Atatürk'ün “En büyük eserim” dediği Cumhuriyet'in öz değerlerinden uzaklaşıldığının acı bir göstergesi olarak karşımızda...
Onu anladığını iddia edenlerin çoğu, Atatürk'ün mirasını yalnızca simgelerle yaşatmaya çalışırken, düşüncelerini uygulamaya dönüştürmekten, toplumu ileriye taşımak için verdiği mücadeleyi sürdürmekten gitgide uzaklaşarak, karşı devrimi benimseyenlerin hakim olduğu, dış politikadan iç politikaya kadar bağımsızlığı ve idaresi enkaza dönüşmüş bir ülkenin oluşmasına zemin hazırladı...
Cemaatlerin hüküm sürdüğü, bilimin ve eğitimin yozlaştırıldığı, yönetenlerin cemaatler, mafyalar ve çıkar gruplarıyla ilişki içinde olduğu, adalet sisteminin çöktüğü, toplumsal güvenliğin sağlanamadığı, sınır güvenliğinin ihmal edilerek milyonlarca kontrolsüz göçmenin ülkeye giriş yaptığı, devlet kadrolarında liyakatsizliğin hakim olduğu ve Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerine ters düşen yönetim kadrolarının oluşturulduğu, ülkenin dört bir yanının sermaye grupları tarafından geri dönüşü olmayan bir şekilde talan edildiği,
halkın ve ülkenin çıkarlarının göz ardı edilerek sermayenin ve belirli grupların menfaatlerinin ön planda tutulduğu bu karanlık tablo karşısında; yüzeysel anmaların ötesine geçip, fikirlerini derinlemesine kavramak, toplumsal kalkınma ve bağımsızlık yolunda attığı adımları geleceğe taşımak gerekiyor.
Atatürk'ün mirasına, Cumhuriyet'e sahip çıkarak, bu değerleri içselleştirip onları toplumun tüm kesimlerine yaymak, anlamak, anlatmak ve yaşatmak; bağımsızlık, adalet ve çağdaşlık mücadelesini, Atatürk’ün izinde kararlılıkla sürdürmek her zamankinden daha acil ve mühim...
Ona duyulan sevginin ve saygının en iyi ifadesi,
sadece resmini asmak, törenlerde saygı duruşunda bulunmak değil,
onun fikirlerini yaşatmak,
Cumhuriyet değerlerini içselleştirip, uygulayarak Türkiye'yi çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmak.