Mezuniyet töreninde "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" diyen ve Cumhuriyet değerlerine bağlılığa ilişkin yemin eden teğmenler,  ihraç talebiyle Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk edildi. 

Kara Harp Okulu mezuniyet töreni sonrasında yeni mezun teğmenlerin, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atarak kılıçlı yemin etmelerine ilişkin başlatılan soruşturmada, dönem birincisi Ebru Eroğlu ve Teğmen İzzet Talip Akarsu'nun ihraç talebiyle Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk edildiği bildirildi.

Kara Harp Okulu’nun 30 Ağustos’ta düzenlenen mezuniyet töreninde teğmenlerin; "And içeriz ki; laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller, karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız; şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacak ve şerefimizle öleceğiz." ifadelerinin yer aldığı yemini, bir kesim tarafından tepkiyle karşılandı...

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da konuya ilişkin; " Mezuniyet töreninde bazı istismarcılar ortaya çıkmak suretiyle kılıçlar çektiler. Bu kılıçları kime çekiyorsunuz? Bunlarla ilgili olarak gerekli bütün araştırmaların hepsi yapılıyor ve oradaki birkaç tane kendini bilmez, bunlar da temizlenecek" açıklamalarını yapmıştı.

Tele1'den Ersin Eroğlu'nun haberine göre;  soruşturma tamamlandı ve dönem birincisi Ebru Eroğlu'nun, Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu'nun 20. maddesi uyarınca,  Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk edilmesi kararı alındı.


Kanunun 20’inci maddesi "Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını gerektiren disiplinsizlikler” başlığını konu edinirken C fıkrası ise şöyle:

“Hizmete engel davranışlarda bulunmak: Devletin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarına zarar verecek nitelikte tutum ve davranışlarda veya ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiillerde bulunmaktır.”

1995 ve 2022 yılları arasında geleneksel hale getirilen yeminin,  2024  yılı mezuniyet töreni sonrasında da  tekrarlanması disiplinsizlik olarak yorumlandı...

Duruma tepki gösterenlerin yanı sıra; ihraç talebinin Atatürkçülük ve Cumhuriyet değerleri değil de; kılıç çekip mezunlara yemin ettirerek resmi tören kapsamının dışına çıkılması ve disiplinsiz davranılması nedeniyle olduğunu savunarak destekleyenler de  oldu...

Barolar tarafından yapılan açıklamada ise Türk Silahlı Kuvvetleri'ne mensup genç subayların kurucu değerlere bağlılıklarını ifade etmelerinin, anayasal güvence altındaki ifade özgürlüğünün toplu bir kullanımı olduğuna dikkat çekildi. Ayrıca, söz konusu eylemin, 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu'nun 20. maddesinde düzenlenen ve TSK'dan ayırma cezasını gerektiren sınırlı sayıdaki hallerden biri olarak değerlendirilemeyeceği, kanunun lafzından açıkça anlaşıldığı kaydedildi.

Baroların bu açıklaması da eleştiriler arasında yer aldı...

Bazı hukukçular, yapılan açıklamada, hukukun üstünlüğünü ilgilendiren tek konudaki sorunun yanıtsız bırakılmasının, öğrenilmiş çaresizlik mi olduğunu sordu...


"Kanunda yer almayan bir nedenle, kanunda yer almayan bir ceza ile kişiler neden cezalandırılmaya çalışılıyor? Acaba Milli Savunma Bakanlığı'nın hukukçuları mı yetersiz? " diyen hukukçular, barolar tarafından yapılan açıklamada, hukukun üstünlüğünü ilgilendiren sorunun yanıtsız bırakılmasına yönelik eleştirilerde bulundu...

Öte yandan, kurucu değerlere bağlılığın dile getirilmesi disiplinsizlik olarak belirtilirken; akıllara Ankara’da makam aracıyla tarikat evine giderek üniforması üzerine cübbe giyip, takke takan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda görevli amiral geldi.

Soruşturma geçiren amiralin daha sonra hakları verilip, emekli edildiği  yönündeki tartışmaların yanı sıra, orduevlerine cüppeli sarıklı askerlerin girmesi de 
başka bir tartışma konusuydu....

Terör örgütü liderinin, milliyetçi olarak tanımlanan bir partinin genel başkanı  tarafından meclise davet edilmesi, cemaatlerin ordunun içerisinde yapılanması, "Mustafa Kemal'in askeriyiz" diyen, ülkenin kurucusu ve temel değerlerine bağlılık yemini eden teğmenlerin  ise disiplinsizlik adı altında hukukun üstünlüğü yok sayılarak, ordudan 
ihracının talep edilmesi, bazı kesimlerin dünya görüşünü yansıtmadığı gerekçesiyle teğmenler tarafından atılan sloganın, suç unsuru olarak algılatılmaya çalışılması, ifade özgürlüğü ve hukukun yok sayılması, adaletsizliğin ve siyasi ayrımcılığın bir başka boyutunu gözler önüne seriyor...

Teğmenlerin, tarihsel ve milli değerlere, kuruluş ilkelerine bağlılık ifade eden sözlerinin disiplin ihlali gibi gösterilerek mesleklerinden edilmek istenmesi, hukukun üstünlüğüne, adalete, özgürlüğe, Cumhuriyet değerlerine ve Atatürk'e vurulmak istenen  açık bir darbe olarak değerlendirilebilir